0224 221 72 00

Randevu ve bilgi için.

Korkular

KORKU nedir, KORKMAK nedir? Bir şeyin varlığından mı, bize zarar vermesinden mi, bilinmezlikten mi, yoksa korkmaktan mı korkarız? Korku genetik bir miras mı, öğrenilen bir duygu mu? Bir hastalık mı, bir kişilik özelliği mi? Çocukça saf korku ile öğrenilmiş korku arasındaki fark nedir?

KORKU; temelinde ve özünde bir DUYGUdur. En köklü ve hayati duygulardan biridir. Genetik kodumuzda korku duygusu vardır. Bu, saf korku duygusudur ve içgüdüseldir. Ancak çocukluk dönemi eğitim sürecinde aşılanan öğrenilmiş korku duyguları da vardır. Bunlar içgüdüsel değil, şartlanma özelliği taşıyan, kişilik özelliği olarak yerleşen, alışkanlığa dönüşen tepkisel tutumlardır. Bunlara “korkmaktan korkmak” da diyebiliriz.

Sevindirici haber, yapılacak bilinçli çalışmalarla korkuya esir olmaktan kurtulabiliriz. Çünkü sorun olan korkmak değil, korku duygusuna esir olmaktır.

Korkuyu anlamak için; bu duygunun varlık nedenini, amacını, tanımını, görevini, mesajını, enerji seviyesini, gücünü, işleyiş sistemini BİLMEK gerekir. İster olumlu ister olumsuz, bütün duyguların bir görevi VAR. Görevi ve faydası olmayan duygu YOK. Duygular, enerji ve bilgi kaynağıdır aslında. İnsan yönünü duygularla bulur.

KORKU, koruyucu ve yararlı bir duygudur. “EYVAH…” ve “YA…” kelimeleri ile başlayan düşüncelerle tetiklenir ve artar. Aslında korku, derecesi yüksek bir heyecan halidir. Korku, bir konu ile bağlantılı olarak ortaya çıkar ve bu nedenle adı ve objesi olur. Örneğin; karanlık korkusu, yalnızlık korkusu, hastalık, acı duyma ve acı çekme, sakat kalma, uçağa gemiye binme, yükseklik, saldırı, dayak, ilişki, parasız kalma, başarı ya da başarısızlık, rezil olma, yok olma, hayvan korkusu gibi…

Aslına bakarsanız, bütün korkuların kökeninde; ne yapacağını bilememek, durumla başa çıkamamak ve ölüm korkusu yatar. “Korkunun ecele faydası yok” deriz. O halde korku ne işe yarar ki?

Dikkatle düşündüğünüzde; korku hissedilen her durumda, olası bir tehlike, tehdit, zarar ya da kayıp riski ve bir belirsizlik vardır. Her korku durumunda 3 seçenek vardır:

  1. Mümkünse, kaçıp kurtulmak.
  2. Mümkünse, bir çözüm üretmek.
  3. İlk ikisi mümkün değilse, durumu kabullenip gerçekle yüzleşmek.

Kaçma şansımız varsa, korktuğumuz şeyden uzaklaşarak kendimizi korumuş oluruz. Eğer kaçmak bizi kurtarıyor ve geliştiriyorsa, o da bir çözümdür aslında. Ama eğer kaçmak bizi geliştirmiyorsa, o konuda korku hissetmeye devam edeceğiz. Örneğin, topluluk karşısında konuşmaktan korkan (çekinen) biri, kaçarak gelişemez.

Korktuğu konuda kendini yetersiz, güçsüz, hazırlıksız ve bilgisiz hisseden insan korkar. Bu korku ne işe yarar? Kendini yeterli, güçlü, hazır ve bilgili hissedene kadar, o konudan uzak tutar, geri çeker. Diğer taraftan da; o konuda kendini yeterli, güçlü, hazır ve bilgili hissetmesi için gereken önlem ve tedbiri almaya, gereken çalışmaları yapmaya yönlendirir. Bu yönü ile korku, insanı hedefine karşı uyanık tutan, araştırma ve gelişmeye yönlendiren faydalı bir duygudur.

Eğer bir insan korkuyu böyle değerlendirmez ise, korkuya takılır kalır. Korkuyu sahiplenmiş olur. Korkmaktan korkar, korku kâbusa dönüşür. Bu durumda korku, bir hastalıkmış gibi algılanır ve yorumlanır. Oysaki korku bir hastalık değil; doğal, olağan koruyucu bir duygudur. Onu iyi anlamak ve ondan faydalanıp gelişmek gerekir.

Korku durumlarını bir hastalıkmış gibi değerlendirip, ilaç öneren ve tedavi etmeye çalışan hekimler var. Bir klinik psikolog olarak, bunun yanlış olduğunu iddia edip, 4İ Çalışma Modeli ile ilkeli ve ilaçsız çözüm yöntemleri sunuyorum.

İlaç kullananlarda, ilaca rağmen sorun çözülmemiş oluyor. Küçük yaştaki çocuklar bile ilaca bağımlı hale geliyor. Üstelik de korku gibi hayati bir duygu, kişiye fayda sağlayacağı yerde, zarar vermiş oluyor. Güzelim bir gelişim fırsatı da ertelenmiş ya da kaçırılmış oluyor.

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen Alsancak!” demiş Mehmet Akif Ersoy. Yüreğinden demiş, ruhu şad olsun. İstiklalin ve istikbalin için, korkudan ve korkmaktan korkma…!

ÇÖZÜM NEDİR?Çözüm, sorunun içindedir” ve “Her şey, bozulduğu yerden düzelirilkelerinden hareketle; mevcut korkunun varlık nedenini ve mantığını anlayarak çözüm üretmeyi düşünmek gerekir.

Her korkunun altında bir bilinmeyen ya da kabul edilemeyen bir bilgi vardır. “Korkunun üzerine üzerine gitmek gerekir” derler. Neden? Bir konunun ne kadar üzerine gidersen, o kadar bilgilenir ve bilinçlenirsin. Ortada korkulacak bir şey olmadığı anlaşılır. Eğer gerçekten korkulacak bir şey olduğu anlaşılırsa, bu bile bir bilgilenme olur. Yapılacak gerçekçi ve etkili çözümler üretilir. Her durumda korku işe yaramış olur.

Eğer Sizin ya da bir yakınınızın “Korku” sorunu varsa;

profesyonel destek alabilirsiniz.